Kayıtlar

kundakçı

Ben dün gece sırtüstü yattım Yorganı koltuk altlarıma kadar çekip Birbirine kenetledim bacaklarımı Ellerimi göğsümde kavuşturdum Başımın altında değil Hayal kurduğum zamanlar başımın altına koyardım Dudağımda aptal bir sırıtkanlık olurdu Şimdiyse, hayal bitti artık, biten bir şeyse Ellerim göğsümdeydi, göğsüm sıkışıyordu İçimde bir orman yangını çıkmıştı Kuşlar, böcekler, sincaplar Çığlık çığlığa kaçışıyordu Ben dün kendi kendimin kundakçısı oldum 01.05.24

mete

Bebeğim, oğlum, dayım Ben bunu yazarken sen henüz bir yaşındasın Okuduğunda kaç olursun, bilmiyorum Benim muhtemelen bir çocuğum olmayacak Bunun birtakım gerekçelerini merak edersen Anlatırım sana büyüdüğünde Antinatalizmle falan kafanı şişirmeden Erkek erkeğe Peşin peşin özür diliyorum senden Haylazlık yapabileceğin bir dayıoğlun olmayacak (gibi duruyor) Gibi duruyor, gibi duruyor, gibi, zormuş böyle söylemek Doğduğundan beri yanına gelemedim pek Genelde sen geliyorsun (annen getiriyor) Şu sıralar (üç-beş-yedi yıldır) iyi değilim, mazur gör Telafi ederiz Bir de babana uymayıp Beşiktaşlı olursan Daha çok eğleniriz (bundan pek emin olamadım) Bak şimdi aklıma geldi, nasıl olduğumu merak edersen 2023-2024 Beşiktaşı gibiyim Ama senin ömrün boyunca 2020-2021 Beşiktaşı gibi olmanı dilerim (daha iyi yıllarımız vardı elbet ama bir averajla galatasaray'ın önünde bitirdik, keyifli ve sergenliydi) Mete, oğlum, dayım, Şunu bil, her zaman arkandayım (tam kafiye) İyi (bir insan) ol Sana şans, hu

on dört bin sekiz yüz küsür

Bir keresinde aşık olmuştum ya da onun gibi bir şey Emin değilim, çünkü daha önce hiç aşık olmamıştım Bilenlere danışayım dedim, ortalık iyice karıştı Allak bullak oldum Aşk dedim, nesnel bir şey olmalı ve de hüzünlü Biçare kitaplara saldırdım, hüzün cepte Şiire sarıldım, nafile! Belirsizliklerimi bile kaybettirdi bana Çömez bir aşıkken alıntılarla yaşadım Kimi zaman pek yalın Kimi zaman çok karmaşık tümcelerin altını karaladım Gel zaman bu da yetmez oldu, kolları sıvadım Aptallar! dedim, aptal aşıklar, hepiniz eksiksiniz! Yirmidokuz harfle aşk mı tanımlanabilirmiş? Biraz da matematik katmalı, buldum işte! Pi sayısının on dört bin sekiz yüz küsürüncü basamağında Ay-gün-yıl şeklinde... Şimdi biraz da müziğe bakacağım Aşkın fon müziğini bulmak için

ummak

İki bilet aldım nereye gittiğini bilmesem de Uzaklara giden bir otobüsten (Cam kenarını sana verebilirim seve seve) Gittiğimiz yerin seni görmeye değer yerlerinin  olmasını umuyorum Aynı gün içinde güneşte kavrulmayı, rüzgarda savrulmayı,  yağmurda ıslanmayı da Bilmediğini umduğum neşeli şarkılardan bir cd doldurup  onu da boynuma astım (Artık boynumu iplere asmayı aklımdan geçirmiyorum) Bilmesem de ne sevdiğini, seveceğini umduğum birkaç  yemek tarifi öğrendim O kadar çok şey umuyorum ki bu aralar Umarım bu yolculuğa benimle çıkarsın mesela

olmayacaksa da

Bana öyle bir çarp ki, sevgilim Saçlarının dalgasında boğulayım Al, zaten bir dirhem kalmış olan neşemi Çaldığım bütün kapılardan kovulayım Bir dehşet sal içimin ta derinliklerine Kanım çekilsin, o denli korkayım Öylesine umarsız davran ki bana Yaşayan bir ölü gibi kalayım Kalbime çıkan basamakları yık bir bir Denemeye bile tenezzül etmesin kimse Ah saçlarının dalgası, saçların... sevgilim... Olmayacaksa da o kadar güzel olmasın ki Tek bir an bile unutmayayım

kaçmak

Daha önce çok kere yazdığım ve söylediğim ve daha çok kere de düşündüğüm gibi içimde tükenmek bilmez bir gitmek arzusu var. Şöyle yazmıştım bir sefer "bugüne kadar nereye gideceğimi bilmiyorum sanıyordum, gidecek yerim yokmuş". İşten çıkmış, içgüdüsel bir alışkanlıkla otobüs durağına gidiyordum. Üst geçitten geçerken içimde bir sıkıntının olduğunu ve eve gitmek istemediğimi fark ettim. Tam ortasında durup üst geçidin nereye gitmek istediğimi düşünmeye çalıştım ama bir türlü zihnimde somut bir yer belirmiyordu. Önceleri böyle durumlarda bir mezarlığa gider, saatlerce dolaşır ya da kayıtsızca bir bankta oturur hiçbir şey yapmadan etrafı izler ve günün sonunda arınmış olarak çıkıp eve giderdim. Ancak onu yapmak da gelmedi içimden. Sonra bir şimşek çakar gibi yukarıda yazdığım söz belirdi zihnimde: "Gidecek yerim yokmuş." Sanki bir hataydım da tesadüfen var olmuştum. Bu dünya üzerinde ait olduğum hiçbir yer yoktu sanki, böyle hissediyordum. Arafta kalmıştım yahut bir ka

olric

-Saat kaç oldu Olric? -Onunla bir ömür olmaya daha çok var Efendimiz! -Kendi düşen ağlamaz derler Olric, ben neden ağlıyorum? -Gidenin arkasından ağlanırmış Efendimiz! -Neden giderler Olric? -Sevdiyseniz giderler Efendimiz! -Dediğime geliyoruz, suç bende... -Kalkın Efendimiz! Kimse sevmiyor! -Ama ben sevdim Olric. -Sevdiyseniz vazgeçmelisiniz Efendimiz! -Vazgeçmeli miyim? Vazgeçilebilir mi? -Vazgeçmeler gidenler içindir Efendimiz! Siz sevmelere devam etmelisiniz. -O halde sevelim Olric. -Vazgeçtiyseniz sevelim Efendimiz!